Rusya-Ukrayna Krizi (Satranç Oyununda Sona Doğru Şah Mat)

LinkedIn

RUSYA-UKRAYNA KRİZİ (SATRANÇ OYUNUNDA SONA DOĞRU ŞAH MAT)

 Korgeneral (E) Nihat Kökmen

 

SÜREÇ NASIL BAŞLADI?

Belli başlı üç konudaki güvenlik endişelerini 2021 Aralık ayında ABD ve NATO’ya ileten Rusya 24 Şubat’ta dünyanın gözü önünde Ukrayna’ya karşı alenen savaş açtı. Savaşın bugün 26. günü. Geçen bu 26 günde neler oldu, neler oluyor ve ne olacak konuları üzerine kısaca eğilip, sonuçta kimler ne kazandı ne kaybetti meselesini farklı yönleriyle irdelemeye çalışacağım.

KAZANANLAR VE KAYBEDENLER KULÜBÜ

Rusya, sahadaki gelişmelere bakıldığında, başlangıçta kurgulamış olduğu plan çerçevesinde doğudan batıya doğru harekatını başlattı. Tabiidir ki her ülkenin silahlı kuvvetlerinin muhtemel düşman olarak kabul ettigi ülkelere yönelik önceden yapmış olduğu çeşitli ihtimalleri de kapsayan önceden hazır tuttuğu savaş planları mevcuttur. Bu planlar bazı temel varsayımlara dayanır. Planlardaki varsayımların sayıca az olmasının galibiyeti, başarıyı getiren en önemli faktörlerden birisi olarak kabul edilmesi yaygın bir yaklaşımdır.

Harekatın gelişmesine bağlı olarak Rusya açısından düşünülebilecek en önemli belirleyici unsur, planlarının sağlam, varsayımlarının sayıca az, daha çok elindeki yüksek teknoloji imkan ve kabiliyetlere bağlı olarak harekatı yürütüyor olmasıdır.

Bu imkan ve kabiliyetler doğrultusunda Rusya’nın çok iyi bir satranç oyunu kurguladığı görülmektedir. Muharebe sahasında, başından itibaren sürekli olarak ileriye dönük küçük hamlelerle oynamakta, gerektiğinde bazı önemli taşlarını kaybetmeyi dahi göze alabilmektedir. Bu perspektiften bakıldığında başta kurguladığı planını başarıyla yürüttüğü açıkça gözlenmektedir.

Bazı analistler, güvenlik uzmanları ve stratejistler, doğal olarak, savaşın başladığı ilk günden itibaren Rusya’nın silah ve insan gücünü doğrudan hesaba katıp yaptıkları basit güç mukayesesinde sadece birkaç hafta içinde tüm Ukrayna’nın işgal edilip, Rusya’ya müzahir kukla bir hükümet ile savaşın sonlanacağı şeklinde değerlendirmelerde bulunmuşlardır. Bu gözlem saklı kalmak kaydıyla genel kanaat Putin’in, askeri ve siyasi hedefini baştan belirleyerek, tercihte bulunduğu yola planlı programlı çıktığı yönündeydi. Gelinen aşamada ise bu öngörünün dışında farklı bir durum oluştu mu? Elbette hayır; ancak belirlenen hedefe doğru ilerlenirken daha önce yapılan planın sadece kağıt üzerinde yapılan bir kurgu olması sebebiyle, peşinen kabul edilen varsayımların sayısı sahada doğal olarak düşünüldüğü gibi gerçekleşmedi.

ŞAH-MATA DOĞRU MU?

Aslına bakılırsa Putin, belki de öngördüğü işgali Donbas ile sınırlı tutmayı planlamıştı. Ancak, girişte de belirttiğim gibi, satranç oyununda hamleler rakibin hamlelerine göre şekillenir ve kim bu oyunda daha uzun soluklu oynar veya birkaç hamle sonrasını düşünebilirse sonuçta genellikle başarı sağlar. Yapılan hamlelerde, ki Putin bunların bazılarını açıktan oynadı, ABD, NATO ve Batı’ya ne istediğini ve istekleri yerine getirilmediği takdirde adım adım ilerleyip harekatını geliştireceğini açıkça ilan etti. Karşı taraf bu hamlelere karşılık harekatın sadece Donbas ile sınırlı kalabileceği gibi bir hesap hatasına düşerek yavaş hareket etme seçeneğini yeğledi.

SATRANÇ TAHTASI ISINIYOR

 Halbuki 2014 yılında Batı’nın hemen yanı başında, tüm dünyanın gözü önünde Kırım, Rusya tarafından alenen işgal edildi. ABD, Almanya, İngiltere, Fransa ve diğer ülkeler farklı güvenlik kaygıları ve ekonomik gerekçelerle ağır hareket etme seçeneğini daha makul bir yol olarak görerek, bu tercih temelinde tutum sergilediler. Buna karşılık, iyi bir satranç oyuncusu olan ve oyunu çok iyi okuyan Putin hayata geçirdiği süreç içinde yeniden değerlendirme yaptı. Farklı ve baskın hamleler planlayıp, sahada en etkili olduğuna inandığı sert gücünü tekrar sahaya sürdü. Komutanlarına da bu yönde direktif verdi. Bu hamle karşısında Batıdan gerekli yardımı zamanında alamayacak zayıf ve yıpranmış Ukrayna silahlı kuvvetleri, harekat alanında güçlü Rus Silahlı Kuvvetleri ile baş başa kalmış olacaktı. Sahadaki gelişmeler tam da bu yönde tezahür etti.

Rusya öncelikli olarak alana yansıttığı plan gereği çeşitli vasıta ve kaynaklara dayandırdığı bilgileri stratejik istihbarata dönüştürdü. Bu istihbarat doğrultusunda belirlediği, kendisine doğrudan tehdit oluşturacak hasım güce ait imkan ve yetenekleri bertaraf etmeye yöneldi. Bu bağlamda, öncelikle hava kuvvetleri ve bu kuvvetlerin kullandığı kritik hava meydanlarını, ihbar kontrol platformlarını ve yerden havaya füze-roket sistemlerini harekatın ilk saatlerinde etkisiz hale getirmek suretiyle kendi birliklerinin ilerleyişini kolaylaştırdı.

İŞGALİN AKIŞI

Bugüne kadar açık istihbarat kaynaklarından izlenebildiği kadarıyla kara birliklerinin hareketi oldukça kolay ve herhangi bir dirençle karşılaşmadan batıya doğru çepeçevre ilerlemek şeklinde gerçekleşti. Yine aynı kaynaklara göre Rusya işgali kolaylaştıracak bazı hava meydanlarını, saha için geliştirdiği planlar doğrultusunda havadan tahrip etmedi; harekatın devamında işgalini kolaylaştırmak üzere elit paraşütçü birliklerinden, Uçar Birlik Harekatı kapsamında bu meydanları ele geçirmek için yararlandı. Burada yaptığı istihbarat ve güvenlik hataları sonucunda ise hem elit birliklerinin büyük bir kısmını, hem de azımsanmayacak sayıda helikopterini kaybetti. Rusya’nın çok sayıdaki kayıpları Ukrayna silahlı kuvvetleri için sahada büyük bir moral kaynağı oldu. Bu moralle Ukrayna askeri birlikleri, Rusya silahlı kuvvetlerinin ilerlediği tüm şehirlerde geniş çaplı direnişler başlattı ve bunda başarılı da oldu.  Özellikle Rusya’nın tank, top, zırhlı araç kayıplarına bakıldığında bu moral ve motivasyonun ne denli büyük ölçekte olduğu ve Ukrayna silahlı kuvvetleri saflarında dalga dalga yayıldığı görüldü. Batı, çatışmaların hemen başında yaptırımları derhal devreye koymadı. Öncelikle Putin’le ikili görüşmeler aracılığıyla çözüm üretme yolunu seçti. Fakat bu çabaların boşuna olduğunu Moskova’da yaptıkları ikili görüşmelerde oturtuldukları devasa masa başında anladılar.

YAPTIRIMLAR ETKİ DOĞURUR MU?

Uygulamaya konan yaptırımların özellikle finansal boyutunun Rusya’yı kısa vadede uluslararası alanda sıkıntıya sokabileceği öngörülmektedir. Rusya’nın savaş daha başlamadan kış olimpiyatları esnasında Çin’le birlikte yayımlanan ortak bildiri uyarınca Çin’den bazı güvenceler almış olabileceği hatıra gelmekte. Öte yandan, gerçek hayatta ülkelerin kendi çıkarlarını önceledikleri temel bir veri olduğundan, Rusya’nın Çin’den sağlamayı öngörmüş olabileceği desteği ne derecede alabileceği meşru bir soru oluşturuyor.

Açık kaynaklardan, Rusya’nın yaklaşık 640 milyar dolarlık rezervinin yarısının yurtdışında, kalan yarısının ise altın olarak stoklandığı yolunda hesaplar yapıldığında şu anda bu savaşı yürütmek için kullanılabileceği bakiye 40-50 milyar dolar mertebesinde bir kaynağa sahip olduğu öne sürülmektedir.

Rusya bu kadar geniş bir coğrafyada savaşın 23’üncü gününe giren bir harekatı daha ne kadar süreyle destekleyebilir sorusu gündemde yer alıyor. Tabii Putin’in harekata başlarken bir satranç ustası, eski bir istihbaratçı olması bütün bu hususları önceden düşündüğü, artısı ve eksisi ile sonuca nasıl ulaşacağını hesaplamış olduğunu da ileri sürmek mümkündür. Çünkü şu ana kadar Rusya’nın ele geçirdiği stratejik şehirler Kharkov, Herson, Mariupol vs. kontrolü sağladığı kritik tesisler ve Ukrayna’nın Odessa hariç Karadeniz ile bağlantısının kesilmesi önemli birer kazanım olarak önümüzde durmaktadır.

GELİŞEN SAVAŞ-GECİKEN BARIŞ

Rus birlikleri batıya ilerledikçe ortaya çıkan aksaklıklar ve savaşın doğası gereği, insan psikolojisinin de su yüzüne vurması ile birlikte artan kayıplar sahadaki şiddet sarmalını daha da körüklemekte ve savaşın çirkin yüzü her alanda görülmekte.

Uçaklarla tahrip edilen köprüler, yollar, elektrik tesisleri, su tesisleri; topçu ateşi ve tanklarla vurulan sivil binalar, hastaneler, bakım evleri, sivillerin tahliyesinde kullanılan otobüs konvoyları nedeniyle gelecekte uluslararası mahkemelerde açılacak savaş suçları davalarının Rusya’nın başını fazlasıyla ağrıtacağı ortada duran bir gerçektir.

Savaşı sonlandırmak amacıyla sürdürülen, barış koşullarının oluşmasını önceleyen diplomatik çabalar hiç şüphesiz olumlu ve değerli. Bu noktada kimin samimi olup olmadığını tam olarak kestirmek çok kolay değil; çünkü Ukrayna’nın ABD, NATO ve Batı’dan tüm beklentilerinin karşılanacağını ummak aşırı iyimserlik olur.

Esasen Zelenski de son dönemdeki söylemlerinde yalnız bırakıldıklarını açıkça dile getiriyor. Buna rağmen uygulamaya konan yaptırımların Rusya’yı durdurmayacağını, askeri bakımdan desteklenmeleri gerektiğini ısrarla tekrarlıyor, Ukrayna hava sahası üzerinde uçuşa yasak bölge ilan edilmesi fikrini gündemden düşürmüyor.

Ukrayna’nın iddialı bu taleplerinin karşılanmasının üçüncü dünya savaşının fitilini ateşleyeceğini düşünen birçok Batılı çevre bulunmakta. Bu görüş aslında açıkça dillendiriliyor da. Sonuçta Ukrayna NATO üyesi değil. Dolayısıyla, NATO’nun kurucu Vaşington Antlaşmasının kollektif savunmaya dair beşinci maddesinden faydalanamayacağı açık. Bu durumda Ukrayna’nın uzayacak bir savaştaki dayanma gücünün, ancak ikili anlaşmalar aracılığıyla veya, mevcut koşullarda vücud bulması zorluklar içerse de, bir koalisyona dayalı çerçevede arttırılması düşünülebilir. An itibariyle de esasen yapılan girişimler bunu göstermektedir.

KARANLIK DEHLİZLERİN DERİNLİKLERİNE SEYAHAT

Sonuç olarak, gelinen aşamada Rusya bugüne kadar yapılan birçok tahminin aksine oldukça hızlı hareket ederek geldiği noktalarda stratejik öneme sahip başkent Kyiv ile liman şehri Odessa’yı kısa sürede ele geçirebilecek konuma geldi. Ateşkes yapılmadan da diplomatik görüşmelere devam edeceğini ortaya koydu. Aslına bakılırsa meskun mahallerdeki sivil halk neredeyse tamamen çekilmiş, silahlı kuvvetler artık yan etki hasarını düşünmeden, herhangi bir kısıtlamaya tabi olmaksızın bütün silahlarını hedefe ulaşmak için kullanma yetkinliğine erişmiştir.

Rusya, diplomatik görüşmelerde savaşı tamamen kendi toprakları dışında yürütmesinin avantajını kullanarak elini başından beri yüksek tutup başlangıçtaki taleplerini eksiksiz yinelemekten kaçınmamakta. Ukrayna ise, bu talepleri egemenlik ve toprak bütünlüğüne aykırı olması sebebiyle kabul edilemez bulduğunu defaatle vurgulamakta ve öncelikle ateşkesin olması ve Rus askeri birliklerinin ülkesini terketmesi şartını haklı olarak öne sürmektedir.

Rusya, ya şah mat diyerek hem Kyiv hem de Odessa’yı askeri gücünü artan tempoda kullanarak, hatta gerektiğinde taktik nükleer silahlara da başvurmayı göze alarak, kısa sürede ele geçirmeye dönük siyasi hedefi doğrultusunda planını tamamlayabilir veya yaşamaya başladığı ve etkisini hissettiği ekonomik darboğazlar nedeniyle bir şekilde masaya oturarak taleplerinin eşiğini yüksek tutmak suretiyle azami kazanımlar elde edip savaşı sonlandırmaya yönelebilir. Her ne sonuç ortaya çıkarsa çıksın bundan böyle hiçbir şeyin küresel ölçekte aynı kalmayacağı kabul edilmelidir. Cin artık şişeden çıkmıştır. Dünyayı derinden sarsan kırılma hatları geniş ölçekli stratejik rekabete sıkıca eklemlenmiştir. Saflar sıklaşmakta, hemen her ülke için manevra alanı daralmakta ve kutuplaşmanın karanlık bulutları güvenlik iklimini sarmalamaktadır.

Fakat ne olursa olsun son söz; Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ifade ettiği gibi, ‘’Savaş mecbur olmadıkça cinayettir’’ sözünden hareketle, muhakkak ateşkes, müzakere ve barışa şans vermek en iyi çözümdür.